- Sadece 28’i profesyonel futbolcu olmak üzere 2 binin üzerinde sporcumuz ve 960 çalışanımız var
- Bünyesinde bir tanesi milyar dolar değerinde olmak üzere 9 şirketi bulunan bir holdingi yönetiyoruz
- Fenerbahçe Spor Kulübü’nün toplam geliri 550-600 milyon lira civarında. Bunun yaklaşık 250 milyon lirası Fenerbahçe Futbol A.Ş.’nindir
- Yeni yönetimle birlikte çok büyük değişimler yaptık; ilk defa SAP’ye geçtik. IK ve pazarlama departmanlarını kurduk
- Zor bir yıl olmasına rağmen 2013 yılı sponsorluk gelirlerimizi yüzde 15 oranında artırdık
- Teknolojiyi iş ve spor konusunda yoğun olarak kullanmaya başladık
- Benim bir spor kulübünü kurumsal bir yapıyla yönetmek gibi bir amacım yok. Düzgün işleyen bir makine kurmak istiyoruz
- Normalde şirketlerde kâr maksimizasyonu hedefi olur. Bizim hedefimiz şirketlerimizde yaratacağımız değerin amatör sporlara aktarılması
- Şu anda benim için en önemli konu “sürdürülebilirlik”. Öyle sistemler kurmalıyız ki artık “sürdürülebilir başarıyı” yakalamalıyız
- Finansal olarak sürdürülebilir, kendisi kaynak yaratabilir, borçlanma ihtiyacı olmayan, sürekli başarılı bir kulüp olmak istiyoruz
- Banka projesinin arkasında Fenerbahçe’ye katkı sağlayabilecek herhangi bir sektörde, doğru insanlarla birlikte faaliyette bulunma isteği var. Kulübe fayda getirecek her türlü projeye ben varım. Bunun için banka işletmek gerekiyorsa ve banka işletmek kârlıysa işletirim. Ancak işi bilenle işletirim.
Capital Dergisi'ndeki röportajın tümü:
Değişim başladı
Fenerbahçe CEO’su Hasan Yılmaz'la Fenerbahçe’nin yeni dönem rotasını ve gelecek dönem planlarını konuştuk.
Hasan Yılmaz, Türk iş dünyasının tecrübeli yöneticilerinden... Kariyer yolculuğunda Unilever, PepsiCo, Koç Holding, Hürriyet Gazetecilik gibi önemli kuruluşlar var. Üstelik bu kuruluşların da üst düzey yöneticiliğini üstlenmiş bir isim. Onu son 1 yıldır da Fenerbahçe’nin kaptan köşkünde izliyoruz. Kendi deyimiyle Fenerbahçe’nin oldukça sıkıntılı bir döneminde CEO koltuğuna oturan Yılmaz, 1 yılda pek çok projeye imza attıklarını söylüyor. Fenerbahçe’nin ticari başarısından çok sportif başarısının önemli olduğunu belirtiyor ve “Bu yıl bütün branşlarımızda şampiyonluk bekliyorum” diye konuşuyor.
Aslında onunki oldukça ilginç bir kariyer öyküsü. Kariyer yolculuğunda Devlet Planlama Teşkilatı, Unilever, PepsiCo, Koç Holding, Hürriyet Gazetecilik gibi önemli şirketler yer alan Hasan Yılmaz’dan bahsediyoruz. Onu son 1 yıldır da Türkiye’nin sıcak gündeminin bir parçası olan Fenerbahçe’nin CEO’su olarak yakından izliyoruz.
Yılmaz, Fenerbahçe’ye çok sıkıntılı günler geçirdiği ve büyük haksızlıklara uğradığı bir dönemde geldiğini söylüyor. Şirkette 1 yıl gibi bir sürede önemli değişimlere imza attıklarına dikkat çekiyor. Bunların başında ise teknoloji odaklı yatırımları, insan kaynakları departmanı oluşturmayı, kulüp-dernek alışkanlıklarını kırmayı sayıyor.
Fenerbahçe’nin ticari başarısından çok sportif başarısının önemli olduğuna vurgu yapan Fenerbahçe CEO’su Hasan Yılmazla Fenerbahçe’nin yeni dönem rotasını ve gelecek dönem planlarını konuştuk:
Oldukça parlak bir kariyeriniz var. Fenerbahçe’yle yollarınız nasıl kesişti?
Fenerbahçeliyim. Ancak kongre üyesi değildim. Fenerbahçe camiasını pek tanımazdım. Hayatımda bir tane toplantıya dahi gitmemiştim. Stadın kapısından sadece seyirci olarak girdim. Cengiz Solakoğlu, bizim Futbol A.Ş.’de bağımız yönetim kurulu üyesiydi. Halka açılmalarla, yeni kurumsallaşma hamleleriyle beraber onun da kafasında yeni birtakım düşünceler belirmişti. Ender Alkaya, ben Koç’tayken Migros’ta çalışırdı. Cengiz Solakoğlu’na benden bahsetmiş.
Onlar ısrar etti ve yapacakları projelerden bahsettiler. Ancak onlara bu işten anlamadığımı söyledim. Benim özgür bir düşünce yapım var. Hayatımda hiçbir derneğe, kulübe, partiye üye olmadım. Kendime göre bir doğrultum var. Çok ısrar ettiler, ben direndim. Bu saatten sonra yeniden kravat da takmak istemiyordum. Fakat sonra düşündüm. Yaşımın ilerlediğini fark ettim. Şunun şurasında 1-2 yıl daha çalışıp emek harcayacaksam Fenerbahçeme emek harcayayım diye teklifi kabul ettim.
Bu düşünceye ulaşmanıza sizi Başkan mı ikna etti?
Ben direnirken dediler ki “Bir gün gel Başkan’la tanış”. Başkan geldi, elimi sıktı, “Hayırlı olsun, başladın” dedi. Kısacası her şey bir anda oldu.
Aziz Bey sizi etkiledi o zaman?
Başkan, inanılmaz bir insan. Ben bu kadar olumlu, zeki, komik başka bir kişiyle daha tanışmadım. Aziz Bey, her daim benim moralimi yükseltiyor. Moralimin yerlerde olduğu zamanlarda gelir, konuşuruz. Beni yeniden coşturmayı başarır.
Yoğun profesyonel yöneticiliğin ardından Fenerbahçe’de aradığınızı buldunuz mu peki?
Açık söylemek gerekirse ilk günlerde iki şeyi asla hayal etmedim. İlk olarak aldığım sorumluluğun, bu kadar ağır bir sorumluluk olacağını düşünmemiştim. 35 yıllık çalışma hayatımda hiçbir zaman buradaki gibi yoğun çalıştığımı hatırlamıyorum. Üzerime bu kadar çok sorumluluk bineceğinin bilincinde değildim.
İkincisi, Başkan başta olmak üzere yönetim kurulundan bu kadar fazla destek alacağımı da düşünmemiştim. Benim düşüncem, işin kendi kendine gideceği, benim de kenarından, köşesinden onu yönlendireceğim şeklindeydi. Sağ olsunlar öyle bir tartışmasız destek ve öyle bir yetkilendirme sağladılar ki çok büyük bir sorumluluğun içine girdim. Sabahın köründen gece yarısına kadar kulüple ilgili 80 konuyla uğraşıyoruz.
Başkan “Hayırlı olsun, başladın” dedikten sonra sizin neyle uğraşacağınızı size söyledi mi?
İşim genelde insanlarladır. Ekibi tanımak, her zaman stratejimin parçası. Ne yapacaklarını söylemek değil, onları anlamak önemli. Buraya ilk geldiğimde Fenerbahçe’de her şey futboldan ibaret sanıyordum. Bir bakıma da öyle aslında. Top üç direğin arasından geçerse her şey yolunda. Top dışarı çıktığındaysa herkes mutsuz...
Ancak, biz sadece futbol kulübünden ibaret değiliz. Müthiş bir camiadan bahsediyoruz. En önemlisi burada bir holding var ve bağlı 9 şirketimiz mevcut. Bu şirketlerden biri milyar TL değerinde. Fenerbahçe Futbol A.Ş. bunlardan biri. Fenerium, 80-90 milyon lira ciro yapan çok kârlı, çok başarılı ve 89 mağazası olan bir perakende operasyonu. Fenercell, başlı başına bir “virtual” operatör. Kolejimiz var. Mükemmel bir eğitim veriliyor. Bunun yanında catering şirketimiz var.
9 şirket var dediniz. Ne kadarlık bir cirodan bahsediyoruz?
Çok genel olarak Fenerbahçe Spor Kulübü’nün toplam geliri 550-600 milyon lira civarında. Bunun yaklaşık 250 milyon lirası Fenerbahçe Futbol A.Ş.’nindir. Geri kalanlar da diğer şirketlere, artı kulübe aittir.
Kaç sporcunuz var?
2 binin üzerinde sporcumuz var. Ne var ki bunların sadece 28’i profesyonel futbolcu. Bizler buzdağının görünen bu ucuna yoğunlaşıyoruz. Türkiye’nin her tarafına yayılan atletlerimiz, 200’ün üzerinde yüzücümüz, boksörlerimiz, kürekçilerimiz, yelkencilerimiz var. Basketbol ve voleybolu hiç saymıyorum bile... 9 branş, 9 şirket. Bütün bunların eşgüdümünü sağlıyoruz. Sporcuları çıkarırsanız yönetici, işçi, memur olarak toplam 960 çalışanımız mevcut.
Kulübe başladıktan sonra en büyük hedefiniz neydi?
Normal şirketlerde hedef, kâr maksimizas-yonudur. Bizim tek bir hedefimiz var; o da sportif başarı elde etmek. Fenerbahçe ve Türk bayrağını Avrupa ve dünya seviyesinde en iyi şekilde dalgalandırmak istiyoruz. Bizim hedefimizde şirketlerimizde yaratacağımız değerin amatör sporlara aktarılması var. Her şeyden önce Türkiye’de doğru dürüst bir spor politikası yok. Şirketlerin tek amaca doğru yönelmesi, tek strateji doğrultusunda yönetilmesi, buradan bir değer elde edilmesi ve bu değerin yeniden spora aktarılabilmesi gibi bir eşgüdümün sağlanmasına çalışıyoruz.
Bu doğrultuda son 1 yıldır neler yaptınız?
O kadar çok şey yaptık ki. Bir kere Fenerbahçe Futbol A.Ş. olarak SAP ERP sistemine geçtik. Daha önceki kulüp-dernek alışkanlıklarının hepsini kırdık. İlk defa insan kaynakları departmanı kurduk. Gerçek anlamıyla pazarlama sponsorluk departmanı oluşturduk. Teknolojiyi kullanmaya başladık. “İş” teknolojisinin yanı sıra diğer alanlarda da teknolojiyi verimli kullandık. Örneğin nakit akışımızı günlük takip edebiliyoruz.
Spor konusunda da teknolojiyi kullanıyoruz. Arkadaşlarımız her bir kas, kalp hareketini, koşu mesafesini kontrol edebiliyor. Sizler gazetelerde okuyorsunuz, “Hoca niye bunu oynatmadı” diye yazıyor. Sonuçta elde edilen verilerle hoca, oynatıyor ya da oynatmıyor. Bütün bu teknolojileri de SAP çatısı altında birleştirmeyi düşünüyoruz.
Kurumsallaşma dediniz. Burada plan nedir?
Kurumsallaşma deyince insanlar biraz yanlış anlıyor. Benim bir spor kulübünü kurumsal bir yapıyla yönetmek gibi bir amacım yok. Hatta böyle bir şeye de inanmıyorum. Burada düzgün işleyen bir makine kurmak istiyoruz. Bu makinenin neresine basarsanız basın doğru tepki vermesi lazım. Bütün bilgileri karar vericilere doğru şekilde, doğru zamanda vermekle yükümlüyüz. Neticede burası bir kulüp. İnsanlar seçilerek geliyor. Buradaki yapıdan daha demokratik bir yapı da bugüne kadar görmedim.
Buradaki görevinizde üzerinizde ne tür baskılar hissediyorsunuz?
Bir şirketteki kâr, ciro gibi tüm baskılar burada da var. Sportif başarı konusu ise ilave bir unsur. Bir de buradaki ticari başarıyı bir şekilde sportif başarıya dönüştürmekle yükümlüsünüz. Yine de elbette diğer şirketlerle önemli farklılıklar var. Sonuçta ben Fenerbahçe A.Ş.’yi pırıl pırıl yönetirim. Kâr-zarar dengesini ayarlarım. Finansal yapısını kurarım. Her şey dört dörtlük olur ama dışarıda bir tek Fenerbahçe taraftarı kalmaz. Benim yönettiğim Fenerbahçe’de stada bir kişi gelmez. O kadar sıkıcı bir Fenerbahçe olur. Ligde 7’nci ya da 8’inci oluruz. Yıldız oyuncu falan almayız...
Ancak spor endüstrisi bambaşka bir şey. Spor endüstrisinde hırs, zevk, heyecan var. Tribünlerin dolması, insanların bağlılığı ve aslında irrasyonel bir yapıdan bahsediyoruz. Sonuçta burası normal bir şirketi yönetmekten çok daha zor. En pahalı oyuncuları alıp, en pahalı takımı yaptığınız zaman kimse size başarıyı garanti etmiyor. Dünyanın en pahalı takımı gidip sıradan bir takıma yenilebiliyor. Burada öyle değişik faktörler var ki.
Şu sıralar önceliğinizde hangi konular var?
Açık konuşmak gerekirse benim kafamdaki en önemli konu “sürdürülebilirlik”. Biz öyle sistemler kurmalıyız ki artık “sürdürülebilir başarıyı” yakalamalıyız. Tabii ki Avrupa Şampiyonu olmak istiyoruz. Ne var ki öyle tesadüfi bir kere olunmuş şampiyonluklar, bana öyle çok da heyecan verici gelmiyor. Finansal olarak sürdürülebilir, kendisi kaynak yaratabilir, borçlanma ihtiyacı olmayan, hep başarılı bir kulüp olmak istiyoruz.
Yaratmaya çalıştığınız makinenin bir parçası da gelir yaratmak. Burada neler yaptınız?
Reklam, pazarlama sponsorluk departmanımızı yeni arkadaşlarla tamamen yeniledik. Avrupa’dan men edilmişiz. Bu bakımdan sponsorluk çok zor. Buna rağmen 2013 sponsorluk gelirlerimiz, geçen yıla oranla yüzde 15 arttı. Fenerbahçe Televizyonu, Fenerbahçe Radyosu, Fenerbahçe Dergisi bizim için çok önemli. 2013 yılında Facebook, Foursquare, Twitter hesaplarımız yenilendi. Instagram hesabı açtık. Sosyal medya şu anda en çok yoğunlaştığımız alanlardan biri. Sponsorluk anlaşmalarımız da artıyor.
Ancak genel olarak Türk sporunda sıkıntılar var. Bugün baktığımız zaman Türkiye’de 100-150 milyon Euro’luk 1-2 tane takım var. Real Madrid, Bayern Münich, Manchester United gibi takımların cirosu 500 milyon Euro civarında. Bu seviyeye çıkmak için futbol ekonomisi oluşturmak lazım. Finansal başarıyı yakalayacaksınız ki bunu sportif başarıya yansıtabilin. Bu da daha büyük sponsorluklar, daha çok forma satışı, daha büyük stat, daha büyük gelirler olarak size geri dönsün. Bana göre Fenerbahçe ve Türkiye olarak bu konuda gideceğimiz çok yol var.
Bir holdingde olsaydınız “2014’te ne kadarlık bir büyüme bekliyorsunuz” diye sorardım. Burada ne bekliyorsunuz?
Şampiyonluk bekliyoruz. İşin yönetim kısmı aslında holdinglerden farklı değil. Enflasyon, devalüasyon, kâr tahminleri yapılıyor. Bunlar göz önüne alınarak bütçeler hazırlanıyor.
Sportif olarak ne bekliyorsunuz?
Bir kere bütün branşlarda şampiyonluk bekliyorum. Futbolda özellikle mutlaka şampiyonluk bekliyoruz. Aslına bakarsanız 18 defa aldığımız şampiyonluk kupasını 19’uncu kez almak bizi çok fazla tatmin etmiyor. Esas hedefimiz, bayrağımızı küresel çapta daha yüksek yerlere dikebilmek. Bize Avrupa kupaları için verilen cezanın çok haksız olduğuna inanıyorum. Basketbolda da hedefimiz kesinlikle şampiyonluk. Mutlaka Final-Four oynamanın hayalini kuruyorum. Geçen yıl voleybolda bayanlarda CEV Kupası’nda Avrupa ikincisi olduk. Bu sene şampiyonluk bekliyoruz.
Sportif başarıdan bahsettiniz. Bu yıla ilişkin paylaşabileceğiniz büyüme rakamlarınız var mı?
Şirketlerimiz açısından en küçük şirketimiz için yüzde 10, en büyük için yüzde 25 civarında bir büyüme öngörüyoruz.
Planlarınızda yeni iş, yeni proje var mı?
Birkaç tane büyük projemiz var. Fenerbahçe’nin geleceği açısından bu projeleri gerçekleştirmenin önemli olduğuna inanıyorum. Bu projelerden bir tanesi lisenin değerlendirilmesi. Artık 10 yıllık sıkıntılı bir dönemden sonra bunun devreye girmesinin çok ciddi ve önemli olduğuna inanıyorum. Fenerbahçe Üniversitesi konusunda da çok ciddiyiz.
Hasan Yılmaz’ın hedefinde ne var?
1- Sadece 28’i profesyonel futbolcu olmak üzere 2 binin üzerinde sporcumuz ve 960 çalışanımız var.
2- Bünyesinde bir tanesi milyar dolar değerinde olmak üzere 9 şirketi bulunan bir holdingi yönetiyoruz.
3- Fenerbahçe Spor Kulübü’nün toplam geliri 550-600 milyon lira civarında. Bunun yaklaşık 250 milyon lirası Fenerbahçe Futbol A.Ş.’nindir.
4- Yeni yönetimle birlikte çok büyük değişimler yaptık; ilk defa SAP’ye geçtik. IK ve pazarlama departmanlarını kurduk.
5- Zor bir yıl olmasına rağmen 2013 yılı sponsorluk gelirlerimizi yüzde 15 oranında artırdık.
6- Teknolojiyi iş ve spor konusunda yoğun olarak kullanmaya başladık.
7- Benim bir spor kulübünü kurumsal bir yapıyla yönetmek gibi bir amacım yok. Düzgün işleyen bir makine kurmak istiyoruz.
8- Normalde şirketlerde kâr maksimizasyonu hedefi olur. Bizim hedefimiz şirketlerimizde yaratacağımız değerin amatör sporlara aktarılması.
9- Şu anda benim için en önemli konu “sürdürülebilirlik”. Öyle sistemler kurmalıyız ki artık “sürdürülebilir başarıyı” yakalamalıyız.
10- Finansal olarak sürdürülebilir, kendisi kaynak yaratabilir, borçlanma ihtiyacı olmayan, sürekli başarılı bir kulüp olmak istiyoruz.
"BANKA DEDİK YER YERİNDEN OYNADI"
Bir banka dedik, yer yerinden oynadı. Amacımız “Biz banka kuralım, bankacı olalım” değil. Ancak banka projesinin arkasında Fenerbahçe’ye katkı sağlayabilecek herhangi bir sektörde, doğru insanlarla birlikte faaliyette bulunma isteği var. Bizim malımız yok, markamız ve insanımız var. İnsan dediğimiz zaman sporcumuz, taraftarımız, yöneticimiz, kongre üyelerimizden bahsediyoruz. İnsanların bir araya gelmelerinden doğan bir güce sahibiz. Bu ikisini kullanarak kulübe fayda getirecek her türlü projeye ben varım. Bunun için banka işletmek gerekiyorsa ve banka işletmek kârlıysa işletirim. Ancak işi bilenle işletirim.
"BAŞKAN BANA SEVİMLİ YÜZÜNÜ GÖSTERİYOR"
ÇALIŞMAK KOLAY
Aziz Yıldırım çok ortada, çok bilinen bir insan ama herhalde herkes kendisinin farklı bir tarafını, farklı bir yüzünü görüyor. Benim tanıdığım Aziz Yıldırım, bugüne kadar çalıştığım belki de en kolay insan. Başkan, bana büyük bir güven gösteriyor, büyük destek veriyor. Bana hep çok sevimli yüzünü gösteriyor.
CİN GİBİ ZEKİ
2013 Ocak ayının 4’üncü gününde kendisini ilk defa gördüm, elini sıktım. Neyle karşılaşacağımı bilmiyordum. Şimdi beni çok güldüren, esprili, cin gibi zeki, her konuyu hızlı anlayan, tatlı mı tatlı bir adamla çalışıyorum. Aziz Bey’in bana gösterdiği tarafları bunlar.
HAYATI FENERBAHÇE
Aziz Bey, tanıdığım çok özel insanlardan da biridir. Hayatında bu kadar fazla “Fenerbahçe olan”, hayatında bu kadar fazla Fenerbahçe’den başka bir şey düşünmeyen biri var mı bilmiyorum. Onun bütün hayatı Fenerbahçe. Her şey Fenerbahçe için. Çok hızlı karar veren, çok karizmatik, çok etkili bir insan. En nihayetinde Fenerbahçe’nin başkanı. Ben bugüne kadar kendisiyle çok rahat çalıştım. Umarım bundan sonra da rahat çalışmaya devam ederiz.
YARGITAY'IN KARARI UEFA'YI ETKİLER Mİ?
Bence "yeniden yargılanma" doğru bir deyim değil. Burada önemli olan "adil yargılanma", soruşturmanın yeniden ve adil şekilde yapılması. Hem iptal edilen özel yetkili mahkemeler hem de UEFA veya CAS tarafından düzmece olduğu bilinen deliller, fezlekeler kullanıldı.
Yargıtay kararı Fenerbahçe’yi sportif ve ekonomik olarak nasıl etkiler diye soruyorsunuz. 3 Temmuz’la başlayan süreç tabii ki Fenerbahçe’yi olumsuz etkilesin, gücü azalsın diye planlanmış. Ancak bunu planlayanların anlamadığı en önemli unsur, "Fenerbahçelilik" ve Fenerbahçelileri birbirlerine bağlayan değerlerdir. Nitekim bu çok zor 2,5 yıllık süreç içinde, Fenerbahçe profesyonel futbol takımı 2 kez Türkiye Kupası’nı art arda kazanmış, Lig de 2. olmuş, Avrupa’da yarı final oynamıştır. Bununla birlikte diğer spor dallarında da hiçbir zafiyet göstermemiş, şampiyonluklar, kupalar kazanmaya devam etmiştir.
Gerçekten yeniden adil ve tarafsız bir yargılama söz konusu olursa Fenerbahçe’nin aklanacağından hiç şüphem yok. Bunun UEFA’yı nasıl etkileyeceğini bilemem. Ben spor camiası içinden gelmiyorum, tüm süreçleri ve kurumları tarafsız bir şekilde gözlemliyorum.
Gerek yurtiçinde gerekse yurtdışında UEFA, FIFA gibi kurumların çalışma şeklinden hiç etkilenmediğimi ve şahsen bana hiç güven vermediklerini söyleyebilirim. Mali olarak olumsuz etkilenebiliriz, ancak biz Fenerbahçe’yiz... Şu anda Avrupa kupalarından men edilen takımımız Avrupa ölçeğinde en çok puan toplayan, en çok gol atan, en çok maç kazanan takımlar sıralamasında en ön sıralarda. Yatırımlarını durdurmuyor, spor için var gücüyle çalışıyor, başarılarına başarı ekliyor. Bence bize ceza verenlerin bunu düşünmesi ve utanması lazım.
Röportajın linki:
http://www.capital.com.tr/degisim-basladi-haberler/26688.aspx?0.Page
vakıfbank ve halkbank'a bu yıl ki hezimetten sonra %100 banka kurmalıyız. Adamlar aldığı oyuncuları hatta oyunculara ödediği sgk primini bile gider olarak gösterip bankanın ödeyeceği kdv'den düşüyor. Buna dur demeliyiz bu böyle olmaz.
YanıtlaSil