Bırakın
batsınlar, bırakın havuzdan çıksınlar
Aziz Yıldırım’ın restini görelim. Bırakın Fenerbahçe naklen
yayın havuzundan çıksın. Ve havuz dağılsın! Ayrıca BDDK, borçluluk kriteri
normali aşmış takımlara kredi veren bankaları cezalandırsın
Türk futbol endüstrisinde iyi
şeyler oluyor. Her kafadan bir ses çıksa bile, çözüm açısından eteklerde
gizlenen taşlar dökülüyor. ‘’Ne olacak Türk futbolunun hali?’’tartışmasından
çözüm üzerinde kafa patlatma dönemine geçiş yapıldı. Birkaç ay evvel gazetede
yayınlanan dizimde futbol dünyasından gelen akılcı önerileri aktarmıştım. Bir
tanesi, yabancı futbolcu sayısında sınırlamanın kalkmasıydı. Bu yönde bir irade
belirdi. Bir diğer gelişme takımların mali disiplinine yönelik UEFA
kriterlerinin katı bir şekilde uygulanacağı yolunda TFF Başkanı tarafından
yapılan umut verici açıklama. Yine de kurtuluş için radikal politikalar devreye
alınmalı.
***
Geçen hafta iki öneri üzerine
konuyu yeniden masaya yatırma ihtiyacı hissettim. Bir tanesiFenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz
Yıldırım’ın “Gelirlerimiz düştü. Telafi edilmez ise (80 milyon
dolar) naklen
yayın havuzundan çıkarız” tehdidi, diğeri de tüm kulüp borçlarının
birleştirilerek “bankalardan uzun vadeli kredi alınarak temizlenmesi”
önerisiydi...
Bunca yıldır futbol
endüstrisindeki gelişmeleri takip eden birisi olarak bir tespitimi paylaşmama izin
verin. Türk futbolundaki aktörlerin temel sorunu (ligden düşme mekanizması
dışında) futbol takımlarının ölmemeleridir. Yani ligi sürükleyen takımların,
gerek taraftar baskısı, gerek lobi gücü, gerekse siyasetçilerin hoşgörüsü ve
politik beklentileri nedeniyle gereğinden fazla şımartılmaları ve
korunmalarıdır. Futbolun gelişmesi isteniyorsa, artık dengesiz büyüyen, mali
yapıları sağlıksız kulüplerin (ister dernek ister şirket olsun) nasıl
iyileştirileceğine değil, nasıl öleceklerine odaklanmalıyız...
***
Bu açıdan Aziz
Yıldırım’ın önerisi (ya da naklen
yayın havuzunun dağılması) Türk futbolunda bir kıyamet senaryosudur
ve kesinlikle destekliyorum!
Tabloyu inceleyin. Fenerbahçe,
Süper Lig takımlarına her yıl dağıtılan 375 milyon doların neredeyse yüzde
20’sini talep ediyor. (80 milyon dolarlık bir yayın geliri istiyor.) “Yoksa
havuzdan çıkarım” diyor. Sanırım Galatasaray da bundan aşağıda kalacak bir rakamı
kabul etmez. Sıraya Beşiktaş ve Trabzon girecek... Ağır borç batağındaki bu 4 takım ve onları bozuk
mali tablolarıyla takip eden diğer takımların bu kadar aç gözlü davranış içine
girmelerinin temel nedeni ‘’Bizleri kimse batıramaz’’ şımarıklığıdır.
Bence Fenerbahçe ve onu takip edecek takımlara yol
verilmeli ve havuz dağıtılmalı.
Böylece kıyamet senaryosu
devreye girer. Lig TV (Digiturk değil) batar. Yıllık 6 milyar TL gelir elde
eden ve gelirinin yüzde 60’ını devlete veren İddaa geriler. Her takım kendi
maçlarının yayın gelirlerini satmaya başlar. (4 takım dışında diğerlerinin
değeri çok düşük kalır.) Anadolu takımları gelir açısından geriler. Şu anda
yıllık elde ettikleri 10-15 milyon dolarları artık rüyalarında görürler. 4
büyüklerin Anadolu takımlarına her seferinde dayak atma ritüeli tekrar başlar.
Bu maçlara seyirci ilgisi düşer ve naklen yayın heyecanı biter. Örneğin Fenerbahçe kendi iç sahasında oynadığı maçların
birkaç tanesi hariç hiçbiri maç başına milyon dolarlık maç yayın bedeli alamaz.
Böyle bir reklam geliri elde edemez. Özetle bugün havuzdan 40 milyon dolarlar
alan takımlar havuzdan çıktıklarında 15-20 milyon dolarları bile arar hale
gelirler. Yine de derim ki, bırakınız kendi iplerini kendileri çeksin.
***
Basit bir hesap yapalım. Fenerbahçe’nin
yıllık 80 milyon dolar naklen yayın geliri elde etmek için Lig TV benzeri bir
platform bulduğunu farz edin. Her abonenin ayda 15 liradan yılda 180 lira
verdiğini farz edelim. (Sadece 17 lig maçı için!) Kaç aboneye ihtiyaç var: (184
milyon TL/180 lira) En az 1 milyon kişi bulması gerekiyor. Zevksiz, rekabetsiz
ve sürekli Fenerbahçe’nin
yeneceği Anadolu takımlarının maçları için 1 milyon abone hayal ötesidir...
Statları dolduracak 30 bin
kişi bile bulamayanların bu hayale sarılmalarının nedeni vazgeçilmeyeceklerini
sanarak var olan pastadan daha fazla gelir etmeye çalışmalarıdır.
***
Büyüklere sorarsanız, amatör
branşlara verdikleri destek nedeniyle her yıl büyük zarar ediyorlarmış. O zaman
amatör branşlardan çıkın. Ne yani büyükler amatör branşlarda faaliyet
gösterdiği için mi Türkiye kürekte, yüzmede, atletizmde, teniste, boksta,
güreşte dünya lideri! Tam tersi bu işlere para yatıracak şirketler, büyük
kulüpler nedeniyle taraftar toplayamıyor, yeteri kadar basında yer alamıyor. Bu
kulüpler örneğin çıksın bakalım basketboldan, basketbol gelişiyor mu geriliyor
mu? O zaman firmalar taraftar da bulur, kaynak da harcarlar...
Özetle Türk sporunu
geliştirdiğini sanan büyükler aslında gelişimin önünü tıkayacak noktaya
geldiler! Elimizi üzerlerinden çekmenin vakti geldi...
Küçük bir örnek daha vereyim
bitireyim. Galatasaray örneğin... Elinde değerli varlıklar
var.Arsa vs... Satsınlar borçlarını
ödesinler. Ama hayır. Satmıyorlar satacak olan yöneticiyi de aforoz ediyorlar.
Niye? O varlıklar Galatasaray’ın
geleceğiymiş... Sen geleceğini yiyip bitireceksin, sonra zora girince “Nasıl
olsa milyonlarca taraftarım var kimse bana dokunamaz’’ diyerek devleti, futbol
endüstrisini yardıma çağıracak, rekabeti bozacak kararları aldıracaksın...
Bankalara siyasi baskı uygulatarak uzun vadeli krediler alacaksın.
Bankaların batmasına
izin verildiyse kulüplere de verilsin
Geçen hafta bu sayfalarda
Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş’ın mali yapılarına ilişkin veriler
yayınlandı. Toplam gelirleri borçlarını karşılamıyor. 3 takımın dönem faaliyet
zararı 400 milyon TL’ye yaklaşmış. Finansal borçlarının toplamı 800 milyon
liraya varmış. UEFA diyor ki; borçlar gelirlerin yüzde 100’ünü aşamaz. Bu
takımların borçları gelirlerinin neredeyse iki katına çıkmış. Neymiş, şimdi
büyük küçük tüm takımların borçları toplanacak (3 milyar liraymış) bir fon
oluşturulacak, bankalardan kredi alınacak. Kısa vadeli borçlar kapatılacak,
vergi borçları silinecek, yeni bir sayfa açılacakmış. Neden? Bir ekonomik kriz
mi yaşandı ki bu hale geldiler? Hayır. Kendi hesapsızlıkları nedeniyle batık
hale geldiler. O zaman bırakın batsınlar... 2000 yılındaki mali krizde devlet,
bankaların batmasına izin verdiği için bugün Türk finans sektörü sağlıklı. Aynı
süreci kulüplere de uygulamak zorundayız. Madem milyonlarca taraftarı var,
toplasınlar para kurtulsunlar. Hissedarlar elini cebine atmayacak, faturayı ise
tüm toplum ödeyecek... Böyle bir ekonomik anlayış, rekabeti bozar. Bu sektöre
girecek sermayeyi korkutur. 4-5 takımı ayakta tutacağız diye Türkiye’de yıllardır
oynanan tiyatro artık bitmeli. Küçülüyorlar mı, batıyorlar mı, satıyorlar mı ne
yapacaklarsa yapsınlar. Otorite devreye girmeli. Gereğini yapmayanın lisansı
iptal edilmeli.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder